Kral Mı Tahtı Yapar, Taht Mı Kral Yapar?

 

Gücünü oturduğu tahttan almayan, aksine  oturduğu her yeri tahta çeviren gerçek krallar vardır.

Bunlar gücünü;  özünden, bilgeliğinden, donanımından, yeniliğin öncüsü ve berrak vizyonlarından alır ve kendi kaynağı ile tam bir bağlantı içinde olanlardır.  Bu çok güçlü konstrüksiyonların enerjisi anında hissettirir kendisini. Her ne kadar hissettirse de, etiketle tanımaya kodlanmış yapılar etiketsiz olanı tanıyamaz, kapasite yetersizliğinden deşifre edemez, “çok farklıydı” der durur ama bir türlü tanımlayamazlar. Krallığı, sadece kendi köyünde sınırlı olmayan, evrensel geçerliliği olan krallıktır onlarınkisi, bu yüzdendir oturdukları her yeri tahta çevirip, giydikleri her abayı kaftan yapabilmeleri. Çünkü onlar, özünün kalitesini yansıtır herşeye ve heryere.

İnsan olma özellikleri ile yaşayan, alıcıları açık olan beyinler için, onlarla olabilmek gerçek bir hazine ve bulunmaz bir nimettir. Beyninden büyük egosu ve cilalı taş devrinden kalma, el değmemiş kıvrımsız beyniyle tatmin olan insansıların egoları için ise ciddi bir tehdit. Merdivenin tepesine çıktıktan sonra, merdiveni tekmeleyen ahmak ve nankörlerin bu kapalı beyinlerden çıkması da tesadüf değildir herhalde. Bu gerçek krallar, yönetmenin :” Kestiiik! Oyunu baştan almamıza gerek yok, çok iyi bir performanstı” demesiyle, zaten sahiplenmedikleri tüm ünvan ve etiketleri sahnede bırakır ve devam eder hay olan yaşantısına.

‘Miş‘ gibi yapan, yani kralmış gibi davrananlar da vardır. Geveze ve kuru gürültüdür onlarınkisi. Sanki tüm konuştuklarını yapıyormuş  ve yaşıyormuş gibi sunarlar. “Oduna esans dökmüşler, gül sanmış kendini!”,  der “Dosttan Dosta”, kitabında.

Birde tahtta oturan liyakatsız krallar vardır. Bunların sadece etiketleri kraldır ve varlıklarını sürdürebilmek için gerçek kralların üstünden geçinirler.

Bir süreliğine tahta çıkma şansı yakalamış olsalar da, bu liyakatsızlar  gerçek krallığın ne olduğunu bilmezler. Tüm maharetin o tahttan kaynaklandığını zannederler. Gözünü diktiği tahta kavuşabilmek için, kral olabileceğine, kendi köyündekileri ikna etmiş, üçüncü hatta dördüncü  sınıf oyunculardır bunlar. Kral olmanın tüm özellikleri, o tahtta oturmakla kontamine olacağını sanırlar. Ama öyle olmadığını görmeye başlayınca, oturdukları tahtta ne yapacağını bilemez,  şaşkın bir halde kim ne derse, o yana sürüklenir, başkaları üstünden geçinmenin yollarını arar dururlar.  Ve dahi utanmadan başkasının üstünden geçinmenin ne kadar akıllıca bir iş olduğuyla övünürler.

Ağır gelir üstündeki ipek kaftan, başındaki taç. Ezilirler bu ağırlığın altında.  Çünkü halka vereceği ne bir vizyonu vardır, ne donanımı yeterlidir, ne de onları yönetecek bilgeliği yaşamaktadır, üstüne bir de çiğlikleri eklenince tam bir hazımsızlık ile kusarlar herşeyi. O tahtta oturmanın güzel birşey olduğunu söylemiştir köyündekiler, egosuda  güzel olanı elde etmek için elinden geleni yapmış ama hiç dönüpte kendine bakmamıştır!

Amaç o tahtta oturmak mı?! Yoksa, dolup taştığı, donanım, ileri görüşlülük, çözüm alternatifleri, düşünmeyeni düşündürtme, sürekli yenilenme gibi müthiş bir dönüşüme öncü olmak mı?

Amaç gemiye binip dümende durmak mı? Yoksa o taşıta yön veren olarak nereye nasıl gidileceğini bilmek ve mürettebatı buna göre organize edip destek olabilmek mi?!  Ve hatta farklı hava koşullarında aynı rotayı aynı şekilde geçilemeyeceğini öngörüp düşünülmemiş olanları düşünebilmek – düşündürtebilmek mi?

Bu haldeyken üçüncü sınıf bir performans sergilemeleri kaçınılmazdır elbette. Çünkü sahnedeki oyuncu kadrosu, bir yandan kendi rollerinin hakkını vermeye çabalar, öbür yandan, başroldekinin liyakatsızlığını kapatabilmek adına canhıraş  yama yapmakla uğraşırlar. Ama oyuncular henüz kendi rollerinin hakkını veremezken, liyaktsıza nasıl yama olabilsinler ki?! Nereyi yamasalar öbür taraf patlamaya başlar. Tüm cast, rollerin içinde kaybolmuş yaşar giderken, kaosun tam ortasına, dünyadan geçip giden, etiketsiz biri dahil oluverir. Her ne kadar tahtı olmasada, bu gerçek kral zamanla onların köyündeki adetlere, usullere ters düştüğü için çıkıntılık yapmakla eleştirilir. Her kral kendi ustalığı, kendi kültürü, kendi bilgeliği, kendi ileri görüşlülüğü kadarını halkına verebilir, olmayanı veremez.

Sebze aynı sebzedir, ama bazı ustaların elinden geçer ve o yemek 3 Yıldızlı Michelin lokantada yerini alır, aynı sebze ve aynı yemek başkasının elinde ise ancak 3.sınıf lokantalarda satılır.

Tüm bu kaosun ortasında, geçici olarak oyuna dahil olan etiketsiz, tahttaki krala gider ve: “ortalık birbirine girdi, taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyoruz, üstüne üstelikte içinde su taşımaya çalıştığımız kova, kevgir ve değirmene varmadan su yere akıyor. Kevgirle değirmene su taşınmaz, taşınsa bile, değirmen sürekli dönmez. Değirmeni döndürmenin başka yolları var…”  desede bu durum başroldekinin canını sıkmaya başlar ve çelişkiler içinde egosu hazımsızlık yaşar ve tehdit algılayan ahmak egosu, türlü oyunlara kalkışır. Bir müddet etiketsiz ve ünvansız olanın üstünden kopyala yapıştır ile  geçinmiş olsa da, artık onun üstünden geçinemeyeceğini görür ve her yandan saldırıya geçer. Ancak ezemediği gerçek kudret karşısında hırsları daha bir kabarır. Bir yandan kendini süzer, öbür yandan etiketsiz ve ünvansız olanı inceler.  Önerdiği herşeyi bizzat kendisi akıl etmiş olmalıydı, ne de olsa tahtta oturan kendisiydi. Hazmedemez ve yanındakini susturmak, sindirmek için tüm yollarını kapatıverir. Ancak çıkmazlarda kalınca, bu sefer de konuşturmak ve ona yol göstermesi için yine zorlamaya başlar.

Halbuki hayatı boyunca hiçbir şeyi layıkıyla yapmamanın, özündeki öz’ellikleri ortaya çıkartıp geliştirmek yerine hep geçici çözümler ile başkalarının üstünden geçinmenin faturasını, sonsuza dek ödememesi için ona sunulan fırsatı geri çevirmiştir . 

…ve bir müddet sonra yönetmenin: “Kestiiiik!…” demesiyle, hala sahneden inemez, tahtını bırakamaz, durup etrafına baktığında ise artık başkasının üstünden geçineceği kimsenin kalmadığını görür ve özünden neleri ortaya koyup geliştirebildiyse bunlarla başbaşa kalıverir ve taşıma suyla değirmen artık bu safhada  dönmez olur.

Nükhet Kalmuk

21.02.2019

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum gönderebilmek için puzzle parçasını doğru yere kaydırmalısınız.