HAKİKAT MIDIR ÖRTÜLÜ OLAN, KALBİMİZ MİDİR KÖR OLAN ?!

 

uzay10Senin için sıradan ve rutine dönüşmüs bir yaşamın %1’ini bile paylaşmadığın halde  ‘abartı’ algılanıyorsa, algılayanın algı dünyası kadar bir komünikasyon zorunlu hale gelir.

Kendi başına hareket eden, üç tekerlekli ve buhar kazanından elde edilen güçle çalışan, buhar makinalı ilk kara taşıtı icat edildikten sonra içten yanmalı, benzinle çalışan araçlar üretilmiş ve zamanla güvenlik, rahatlık, yakıt tasarrufu ve sağlamlık gibi kavramlar öne çıkmaya başlamış. Bu zamana kadar insan ya da hayvan gücü kullanılıyor ve kendine kendine hareket eden aracın, yani atsız yol alan aracın dahi ne demek olduğunu bilmeyen topluluktan en zeki olanlardan birilerine : “hayvan ya da insan gücüyle yol almayı artık bırakmak ve kendi kendine hareket eden otomobillere geçmek için modifiye çalışmalarına başlamak gerekiyor…” demeye kalmamış ki, “ne saçmalıyorsun öyle şey mi olur, hayallerini biraz abartıyorsun, sakın etrafta böyle şeyler konuşma, sen kendini ne zannediyorsun, herşeyi bildiğini mi zannediyorsun…” diye gayet iyi niyetli uyarılar almış.

Halbuki söyleyen ne abartıyor ne de herşeyi bildiğini zannediyor, o sadece kendisi gibi yani yaşadığı gibiymiş ve onun da kendine göre çözmeye çalıştığı, takıldığı noktalar varmış. Bunun üzerine nasıl devam edebilirmiş ki, “abartıyorsun” dedikleri onun rutin ve sıradan yaşantısının sadece %1’iymiş ve hatta hayvan ve insan gücü bir yana enerjisini ölü bitkilerden, yani petrol ve kömürden bile elde etmeyip ve hatta galaktik enerjiyi bile kullanmayıp tamamen galaksi dışındaki enerjiyle yol alıyormuş. Uzay asansörünü bile bırakalı yıllar olmuş. Ve kullandığı araçta mesafe, görüntü ve işitme engeli yokmuş. Ancak BT ‘den bile daha ileri görüntüleme özelliğinin kendi keyfine göre devreye girmesi biraz olsun canını sıkıyor ve bununla ilgili çeşitli modifiye çalışmalarına devam ediyormuş ve hatta aracın çoğaltıcı özelliği ile akla gelebilecek herşey istenildiği kadar çoğalabiliyormuş, 99 özelliği araçta oturup farkındalıksız bir şekilde papağan gibi tekrar etmek olmadığını, maksat bunları araçta keşfedip kullanmak ve keyfini sürmek olduğunu ve daha neler neler… Ancak şu aralar aracında bazı ayarlamalar üstünde çalıştığını ve takıldığı yerlerde biraz da aslında desteğe ihtiyacı olduğunu…

Hayvan gücünü bırakıp, kendi kendine yol alan araçların düşüncesine bile tahamülü olmayan ve “abartı, herşeyi bildiğini mi zannediyorsun…” gibi veya daha agresif tepkiler veren bünyelere ve kendilerini hayvan gücüyle çalışan araçlara mahkum edenlere: “he haklısın, bitanesin, haydiin eller havaya, yandan yandan, olmadı baştan….ne yiyip içtik, giydik bugün,..” demenin dışında ne diyebilirmiş ki !

Aslında örtülü olan hakikat değil, kalplerimizdir. Ve biz kendi yaşantımızda olmayana çeşitli kodlar girip tepkiler vererek, kendimizi yaşadığımız standartlara mahkum ederiz. Halbuki omuzlarımızın üstünde taşıdığımız muhteşem aleti böyle verimsiz kullanarak ilkelliğe mahkum olmak yerine, söylenenleri etiketlemeden anlamaya çalışsak, bu girdiler proses edilip, çıktı olarak bizim de hayatımızda yer alabilir. Ama bunun için açık görüşlü değil, açısız bir görüşle bakabilmek, reddetmemek, çeşitli yıkıcı duygulardan soyunmak, kendi realitmizde yer alanlara göre hüküm ve duygusal tepki vermemek ve bende yeterince açığa çıkmamış hangi özellikler var karşımda beni geliştirecek, diye yaklaşmak; kendi menfatimiz ve aracımızı geliştirmekten mahrum kalmamak içindir. 

Nükhet Kalmuk

19.12.2015

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum gönderebilmek için puzzle parçasını doğru yere kaydırmalısınız.