Cehennem-Cennet!

 

cennet_cehennem_nerede

…birden neye uğradığımı anlayamıyorum. Herşey önümde duruyor, elimi uzatıyorum ama saydam duvarı aşıp, içeceklere ulaşamıyorum. Hemen içeceklerin biraz ötesinde duran açık büfeye doğru gidiyorum. Yiyecek herhangi bir şey almayı deniyorum. Aynı saydam duvar burada da var. Şaşkınlık içinde yanımdakilere bakıyorum, herkes gayet rahat herşeyi alabiliyorken ben niçin alamıyorum?!
Bir yudum olsun içecek alabilsem, biraz şu meyve sularından içebilsem. Susuzluktan her yerim kavruluyor. Çaresizlik içinde tekrar içeceklerin bulunduğu masaya koşturuyorum. Tekrar ve tekrar deniyorum ama olmuyor. Susuzluktan bayılmak üzereyim artık, içimdeki panik ve korku git gide büyümeye başlıyor. Önümde duran portakal suyuna elimi uzatıyorum ama sanki televizyon seyrederken, televizyondaki içeceğe uzanıyormuşum gibi ulaşamıyorum.
Git gide büyüyen korku ve çaresizlik içinde kendimi kaybediyorum:
“NOLUYOR BURDA, NİYE BİRŞEYE DOKUNAMIYORUM, BENİMLE OYUN MU OYNUYORSUNUZ, NE YAPMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ….. YETEEEER., YETEEER…..
Kimsenin beni duyduğu ve aldırış ettiği yok.
Konağın girişindeki merdivenlere doğru gidip basamağa oturup bahçeye bakıyorum. Niye içecek ve yiyeceklerin etrafında sadece benim için görünmeyen bir duvar var, neler oluyor böyle, diye düşünüyorum. Herkese herşey serbestken ben niçin hiç bir şey alamıyorum? Beni tutan ne, bu görülmez duvar niçin sadece benim için burada oluşturulmuş durumda, çok büyük bir korku, şaşkınlık ve çaresizlik içindeyim.

Gerçi hayatlarımıza baktığımızda da birçoğumuz kendi kendine bir sürü yasaklar, saçma sapan kurallar veya sınırlar çizerler. Sonra da kendi kendilerine çizdikleri bu görünmeyen sınırları bir türlü aşamazlar. Çeşitli korkuları, endişeleri yüzünden, tatminsiz oldukları halde kendileri için çizdikleri sınırların yani bu saydam duvarların ötesine geçemezler. Acaba bende mi kendime böyle kurallar ve sınırlar koydum ve bu yüzden mi bu saydam duvar sadece benim için var?
Susuzluktan nerdeyse bayılmak üzereyim. Daha fazla dayanacak gücüm kalmadı. Bu haldeyken böyle bir saçmalığı yapmış olamam. Ama bu cennetin içinde cehennemi yaşamak değil midir? Birçoğumuzun da yaptığı gibi, cennette oldukları halde kendilerine dünyalarını cehenneme çevirmezler mi?
DünyaMız dediğimiz aslında sadece kendi beynimizde yaşadığımız ve sonsuza dek içinde yalnızca bizim yaşayacağı bir dünyadır! Beynimize yerleştirdiğimiz nesneler, değerler ile çeşitli olaylarla, güzellikler ve çirkinlikler, mutluluk- mutsuzluk diye bizim tanımladığımız, bizim değer yargılarımızla ve çeşitli kişilerden oluşan o hayal dünyamız, beynimizdeki veri tabanımıza göre ya cennetimizi ya da cehennemimizi oluşturuyor. Böylece bu güzelim yaz akşamı, cennet gibi yerde benim için cehenneme dönüşmeye başlıyor.

Aslında ben neredeyim ve nereden geldim buraya, kim bütün bu çevremdeki insanlar? Bahçedeki misafirleri inceliyorum, etrafıma tekrar dikkatlice göz gezdiriyorum. Yeni arkadaşlarım mı oldu benim? Buradaki hiç kimseyi tanımıyorum ve nerede olduğumu da bilmiyorum. Arkamı dönüp konağa bakıyorum, bu bembeyaz üç katlı konak kimin acaba? Şöyle etrafımı bir daha dikkatlice inceliyorum, yeşilliklerin, derenin ve ağaçların içinde beyaz konak muhteşem bir tablo gibi duruyor. Ne zaman ve nerden geldim ben buraya? İnanılmaz güzellikte bir yer ama burada daha önce hiç yaşamadım, burasının bir geçmişi ve yaşanmışlığı yok benim için. Daha önce acaba benim başka bir hayatım varmıydı ? Yoksa hep, herşey ve herkes böylemiydi?  Benim bulunduğum bu mekânda sadece bu “AN” var, geçmiş nerede, gelecek olacak mı? Hiçbir şey yok, şu AN’ın dışında. Şu anda mevcudum. Burada artık zihnimin şu an’a kadar oluşturduğu, veritabanımın gözlemcisi olarak bulunuyorum…

Ben bu muydum, bu dediğim kim, nerde, hani? Bu kim? Kendime bakıyorum, vücuduma, ellerime, bacaklarıma, bu dediğim bu uzuvlar mı? Yoksa konuşan beynim, bu dediğim beynim mi? Hatırlamıyorum hiçbir şeyi ama bu yeni arkadaşlarım, yeni evim, yeni hayatım, bunların bir geçmişi yok, bir yaşanmışlığı yok, genelde hepsi çok yeni. Öncesi var mıydı bu olayların, sonrası olacak mı?
Eskiden orada, göz alabildiğine yeşil çimenlerin üstünde, salkım söğüdün altında çok güzel bir havuz, bahçe vardı, tekrar dönebilsem o bahçeye, bir dönebilsem oraya, bahçeye giden yolu bir bulabilsem ama bulamıyorum, labirentin içinde dolanır gibiyim, çıkamıyorum…

“ŞU AN” Hayatın Değişiyor Deseler

Nükhet Kalmuk

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum gönderebilmek için puzzle parçasını doğru yere kaydırmalısınız.