Seni Sen Yapan, Aldığın Yaş, Biriktirdiğin Anı ve Dostluk Mudur?

Geçen gün çarşıya çıktım yaş almak için. Tavsiye üzerine iyi  bir yerden oldukça kaliteli yaş aldım. Ayrıca her bütçeye göre çeşitli seçenekler de mevcut. Böyle yerlerde dikkat etmeniz gereken tek husus ise aldığınız yaşı iyi kontrol etmek,  ki kuru çıkmasın. Bildiğiniz gibi yaşın yıllar içinde kendini çoğaltıp büyütme gibi bir özelliği var, yaşınızı alıp mutlu mesut evinize geldikten sonra nerde biriktireceğinize de artık yavaş yavaş  karar vermeniz gerekiyor. Kumbarada mı,  bankada mı veya biriktirdiğiniz onca yaş ile gayrimenkule mi yatırım yapacaksınız? Ha bu arada, siz yaşınızı nerden alıyorsunuz?

Acaba ne zamandan beri böyle çarşı pazardan domates alır gibi, yaş alır olduk?! Benim bildiğim yaş yaşanır. Her bir anı doya doya, farkındalıkla ve hissederek. Ama eğer yaşı almaya kalkarsan, işte o zaman o aldığın yaşın, çevrendekilerden daha iyi olması için çabalamaya başlarsın, kedinin ciğere baktığı gibi  çevrendekilerin yaşlarını nerden nasıl aldıklarına bakar onlarla yarışmaya ve kendini kıyaslamaya başlarsın. “Bende onlar kadar iyi yaş alayım, çocuğum da onların çocukları kadar güzel yaş alsın…” diye debelenirken,  yarış atı gibi yaşar gidersin.

Yaşsız  ve zamansız varlığını hissedebiliyor musun? Ve tüm zamanın yaratıcısı ve tüm yaşların oluşturucusu olan varlığının farkındamısın? İşte sen bu zamansız ve yaşsız olan bilinçte mevcutsun. Eğer bunu hissedemiyorsan  o zaman daha çok yaş alır – verir – biriktirirsin.

Eğer yaş alıyorsano zaman mutlaka bu yaşın içinde anı da biriktiriyorsundur. Mesela benim yüzlerce milyar tanecik anım var, hepsini hard diskimde biriktirdim. Son zamanlarda biraz yer sorunu yaşasamda, biriktirdiklerimden bazılarını feda edip silmem gerekecek çünkü hardiskin kapasitesini büyütmek o kadar da kolay bir iş değil. Senin kaç tane anın var acaba? Nerde biriktiriyorsun o anıları, vakti gelince nasıl harcıyorsun? Bir an için hayal etmeye çalış, biriktirdiğin onca anını yanlış bir yatırımda kullanıp, bir gecede  iflas etsen ve elde avuçta hiç bir anın kalmasa, bu durumda sen kim olurdun?  Veya anılarını biriktirdiğin yere virüs girip tüm anılarını silse ve  başka birisinin anılarını sana yerleştirseler, bu durumda sen o yerleştirilen anılar mı olurdunAnılar mıdır  seni sen yapan? Yoksa sen, çeşit çeşit anıları seyreden saf bilinç olduğunun farkındalığıyla mı yaşıyorsun?!

Yaş alıp, anı biriktirenlerin bu anıların içinde çeşitli dostları biriktirmesi  dekaçınılmazdırMesela  benim 4 tane sürekli görüştüğüm dostum var, 40 tanesiyle çeşitli şartlardan dolayı biraz daha az görüşüyoruz, 10 000 tane de sanal dünyadan. Yani aslına bakarsan fena da biriktirmemişim. Ama dost mevduata yatırıp, birikimimi biraz daha çoğaltmam gerekebilir. İlerde sıkışınca, biriktirdiklerimi bozdurup harcamak durumunda kalırsam elimdekiler yetmeyebilir, sonuçta birikimler vakti gelince harcamak içindir.

Görüyorum ki, ticaret mentalitesiyle dostları da  biriktirmeye başlayınca,  dostlukların çıkarsız, hesapsız ve koşulsuz olarak paylaşılıp, yaşanılacağını ve biriktirilecek birşey olmadığını  ve hatta  A. De Saint-Exupery ‘nin , ‘Küçük Prens’ini de unutuvermişiz.

Eğer yaş alıyorsan, bu yaşın içinde binbir tane anı ve bir sürü  de dost  biriktiriyorsundur.

Ama eğer yaşsız ve zamansız varlığını yaşıyorsan, anılar ile tanımlanmayan,  sonsuz varyasyondaki anıları seyreden saf bilinç olarak dostun ta kendisisindir.

Nükhet Kalmuk

15.04.2019

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum gönderebilmek için puzzle parçasını doğru yere kaydırmalısınız.